Korucular Kamu Görevlisi Mi? – Doğanın Savunucuları Ya Da Devletin Gölgesinde?
Birçok kişi, “korucu” kelimesini duyduğunda aklına sadece doğayı koruyan biri gelir. Ancak bu basit tanım, gerçekte çok daha derin bir anlam taşıyor. Korucular, sadece doğayı değil, bazen devletin güvenliğini, bazen de kendi yaşamlarını riske atarak doğrudan toplumsal bir rol üstleniyorlar. Peki, gerçekten bir kamu görevlisi midirler? İhtiyaçları, zorlukları ve toplumdaki yeri nedir? Bu yazıda, hem veriler hem de yaşam öyküleriyle koruculuk mesleğini daha yakından inceleyeceğiz.
Koruculuk Sistemi ve Tarihçesi
Korucular, özellikle Türkiye’nin güneydoğusunda, dağlık ve kırsal bölgelerde, devletin güvenliği için görev yapan yerel halktan oluşan bir yapıdır. 1985 yılında çıkarılan “Geçici Köy Koruculuğu Kanunu” ile yasal bir statü kazandılar. Bu sistem, PKK’nın yoğun olarak faaliyet gösterdiği bölgelerde, güvenliği sağlamak için oluşturulmuş ve köyleri savunacak yerel halktan gönüllülerden oluşmuştur. Başlangıçta güvenlik amacıyla görevlendirilmişken, zamanla çevre köylerin korunmasından, orman yangınlarıyla mücadeleye kadar çok geniş bir sorumluluk alanı yaratılmıştır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken, bu insanların tam anlamıyla kamu görevlisi sayılıp sayılamayacağı sorusudur. Yasal olarak devletin sağladığı maaş ve sosyal güvencelerle çalıştıkları doğrudur. Fakat bir korucunun iş tanımının ne olduğu, ne kadar devlet denetiminde çalıştığı, hatta bu kişilerin hangi görevleri yerine getirmesinin beklendiği genellikle belirsiz kalmıştır. Peki, bu belirsizlik bir kamu görevlisi olmakla ne kadar örtüşür?
Korucuların Toplumdaki Yeri
Koruculuk mesleği, küçük köylerde yaşayan halkın yaşamının bir parçası olmuştur. Örneğin, Batman’ın bir köyünde yaşayan Mahir Bey, korucu olarak görev yapmaktadır. Mahir Bey, yıllardır köyünü PKK saldırılarından ve orman yangınlarından korumakla yükümlüdür. Köyün dışında birkaç korucu daha vardır, ama Mahir Bey en deneyimlilerindendir. “Devletin yanında çalışıyorsunuz, ama halkla iç içesiniz,” diyor Mahir Bey. “Hangi tarafta durmam gerektiğini bazen ben de sorguluyorum. Ama bir köyün güvenliği için bu şartlar altında başka şansınız yok.”
Mahir Bey’in söylediklerinde derin bir anlam vardır. Gerçekten de köylerinde devletin yasal varlığı olan güvenlik güçleri genellikle sınırlıdır. Bu nedenle köylüler, güvenliği sağlamak için yerel insanları, yani korucuları görevlendirmektedirler. Ancak Mahir Bey’in durumundaki birçok korucu, sadece devletin değil, yerel halkın da baskısıyla, çok katmanlı bir sorumluluk taşımaktadırlar.
Kamu Görevlisi Olup Olmadıkları Üzerine Tartışmalar
Korucular, yasal olarak devletin bir parçası gibi görünseler de, aslında kamu görevlisi olmanın tanımına uyan bir çok kriteri yerine getirmezler. Kamu görevlisi denilince, genellikle anayasal haklar, sosyal güvenlik güvenceleri, eğitim, emeklilik ve iş güvencesi gibi devletin sağlayacağı geniş haklardan bahsedilir. Ancak korucular, çoğu zaman bu haklardan faydalanamamaktadırlar. Özellikle doğrudan “iç güvenlik” görevini yerine getiriyor olmalarına rağmen, yasal açıdan hâlâ birçok belirsizlikle karşı karşıyadırlar.
Peki, korucuların çalışma koşullarına baktığımızda, sadece bir köyün değil, bir bölgenin güvenliğini sağladıklarını görmekteyiz. Gündüzleri tarlalarda çalışan, geceleri ise devlete bağlı güvenlik görevlisi gibi hareket eden bu insanlara, devletin sadece belirli bir kısmı maaş ödediği için kamu görevlisi demek ne kadar doğru olur? Çoğu zaman bu maaşlar da zamanında ödenmez veya eksik yatırılır.
Gerçek Dünya Örnekleri
Bir başka örnek, Şırnak’ta görev yapan Ahmet Bey’den geliyor. Ahmet Bey, yıllardır bölgedeki ormanları korumakla görevli bir korucudur. Ancak Ahmet Bey’in yaşadığı en büyük sıkıntı, ailesiyle birlikte bulunduğu dağ köyünün hayatta kalabilmesi için korucu maaşının yetersizliğidir. “Çoğu zaman devletin bize verdiği maaşla geçinemiyoruz. Ama bu görev, işin gerçeği. Ya köyümüzü koruruz, ya da kaybederiz. Yapacak başka bir şey yok,” diyor.
Korucuların Geleceği ve Kamu Görevlisi Tanımı
Peki, bu karmaşık durumu nasıl anlamalıyız? Korucular, devletin güvenliği için çalışırken aynı zamanda kendi köylerini koruyan ve devletle iç içe geçmiş bir sistemin parçası haline gelmişlerdir. Ancak toplumda genellikle dışlanmış ve tanımlanmamış bir statüye sahip olmaları, onları kamusal haklardan mahrum bırakmaktadır.
Sonuçta, Türkiye’nin birçok yerinde koruculuk, devletle yerel halk arasındaki geçişken bir alanı temsil etmektedir. Ama bu durumun, çok daha sağlam bir yasal dayanağa ve açık bir tanıma ihtiyaç duyduğu ortadadır. Bu kadar önemli bir görevi yerine getiren kişiler, gerçekten kamu görevlisi olarak kabul edilebilir mi, yoksa devlete bağlı yerel bir güvenlik görevlisi olarak mı görülmelidirler?
Sizin Düşünceleriniz Ne?
Korucuların kamu görevlisi sayılmasının adil olup olmadığı konusunda ne düşünüyorsunuz? Devletin onlara sağladığı imkânlar ve yaşam koşulları yeterli mi? Bu meslek, insanların hayatlarını doğrudan etkiliyor. Sizce bir reform yapılması şart mı? Yorumlarınızı ve fikirlerinizi bizimle paylaşın!